Başkan Eniş, ''İstiklal Marşı’mızın Kabulünün 102. Yılı Kutlu Olsun''

Bugün İstiklal Marşı’mızın Milli Marş olarak kabulünün 102. yıl dönümü. Büyük Türk milletinin Mustafa Kemal öncülüğünde bağımsızlık meşalesinin alevlendiği, esaret zincirlerini koparmak, ayağa kalkmak için kendisinde var olan gücüne inancının arttığı bir gün.
            23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında ülke toprakları işgal altındadır. Mondros Ateşkes hükümleri çerçevesinde İstanbul Hükümeti orduyu terhis etmiştir. Meclis yeni bir ordu kurmak için gayret etmekte, orduya moral vermek için gazetelerle halkı direnmeye, birlik olmaya davet etmektedir. Gazeteler cephelere gönderilerek ordunun cesaretlenmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Mitingler yapılmakta, camilerde vaazlar verilmektedir. Ancak bu mücadele bir marş ile taçlanmalıdır. Gazetelere duyurular yapılır ve Milli Marş yazma yarışması düzenlenir. Son şiir gönderme tarihi olan 23 Aralık 1920’ den sonra Milli Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek bir eser bulamamıştır. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi, Mehmet Akif’in marşa ödül koyulması nedeniyle katılmadığını öğrenince şaire yazdığı mektupta ödül konusunun uygun bir şekilde çözümlenebileceğini belirtir ve yarışmaya katılmasını ister. Böylece 724 şiirin arasından para ödülünün kaldırıldığı bilgisi üzerine yarışmaya katılan Mehmet Akif’in Türk ordusuna ithaf ettiği şiir birinci seçilir.  İstiklal Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye’de yayımlanır. İlk yayınından 12 gün sonra da Konya’ da Öğüt gazetesinde yayımlanır. İstiklal Marşı Anadolu’da büyük ses getirir. 12 Mart 1921 Cumartesi günü Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta alkışlanarak dinlendikten sonra saat 17:45’te ulusal marş olarak kabul edilir.
            İstiklal Marşı, varlık-yokluk mücadelesi veren bir milletin can suyu olmuş, dağılmaya yüz tutmuş milletin aynı hedef doğrultusunda birleşmesini sağlamıştır. Bağımsızlığı bir ruh olarak tarihte var olduğu günden bu yana yaşatan Türk milleti, esaret zincirlerini paramparça ederek, kükremiş bir sel gibi önüne konan bentleri aşmıştır. Bunu yaparken adeta milli bir yemin ederek İstiklal Marşı’nın sözlerinde hayat bulmuştur. “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bu marş bizim inkılabımızı anlatır, inkılabımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lazımdır. İstiklal Marşı’nda, istiklal davamızı anlatması bakımından büyük bir manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır: ‘Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!’ Benim, bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar, işte bunlardır. Hürriyet ve istiklal aşkı bu milletin ruhudur.
Tarihe bakın, bütün milletlerin bir esaret ve hürriyetsizlik devri geçirdikleri bir hakikattir. Dünya tarihinde, fasılasız, hürriyet ve istiklalini muhafaza ve müdafaa etmiş bir millet vardır: Türkler İstiklal Marşının bu pasajını oluştururlar. Asırlar boyunca söylenmeli ve bütün yar ve ağyar anlamalıdır ki; Türk’ün Mete hikayesinde olduğu gibi her şeyi hatta en mahrem hisleri bile tehlikeye girebilir; fakat hürriyeti asla! Bu pasajı her vakit tekrar ettirmek, bunun için lazımdır. Bu demektir ki efendiler, Türk’ün hürriyetine dokunulamaz.” sözleri İstiklâl Marşı’mızın milletimiz için ne anlam ifade ettiğini belirten sözlerdir.
            Hepimizin göğsünü kabartan bugünde ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın’ diyerek sonsuza kadar sürecek bir bağımsızlık aşkının, Türk milletin gönlündeki duyguların tercümanı olan Mehmet Akif Ersoy’u, İstiklal mücadelemizin kahramanı Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.